spermdin

yine

yine

büyüdün

büyüdün

iyisin.

iyisin.

gökgürlüyor.

23 Kasım 2010 Salı

çüküdüşük bugun uydurulmuş bir tamlamadır bılok ama buna inanıp eveeet evet hatırladım diye bizi onaylayan doğuş'a selam olsun.. eksada dedi fer meksika da çükü düşüklere verilen addır, evet dedi. evet duymuştum hatırladım.
kendisini tebrik eder hayatta başarılar dilerim =}
bugün iş normaldi, hayat sıradandı, gün geçiyordu, yağmur başladı.
do, nev, berk, sem okula gitmişler avcılara, dönüşte buraya geldiler, cevizde oturduk, fer de geldi. yağmurun açısal boşalmaları! oldu arada.. do'nun süper bir hediyesi vardı bana =} hediyeye ulaşmak için geçtiğim yolları anlatamıcam sana...
hepatit çıkmadım bılok, ilk testimin sonucunda.,
nev yarın sabah 6'da uçağa biniyor. trabzona dönüş başlıyor.
biz yine rutine devam...
öylesine yazdım sana bugünü.. boş geçilmesin aklımıza bişeyle gelsin diye.
feysbukumu kapattım. içim huzur dolu.. yok arkadaşlar röportaj yok kim siki tutmuş, yok bilmem ne, olur olmadık rahatsızlık hisleri falan gerek yok dedim. iyi de ettim.

seni kapatmam lan korkma.


yerel.

21 Kasım 2010 Pazar

Çeşitli maceralara atılmak yerine günler geçerken toplu halde yapılacak sıradan şeylerin bizlere vereceği mutlulukları yaşamaya başladık. Bugün için dün işteyken zaman geçsin diye hayal ettiklerimden birini yaptık. Kahvaltıya gittik. Dün uzun uğraşlar sonucu nereye gitsek nasıl yapsak bir karara varamadık ama sonuç olarak 10.30 da buluşup Beykoz’a doğru gitme ve yol üzerinde sahil kısmında bir yerde kahvaltı yapma planını kararlaştırdık. Sabah herkes gelmişti benim tuvaletten ayrılamama nedenimle biraz gecikmeli olarak güne başladık. Cansel’in de makyaj faslı yok denemezdi. Neyse Cansel ile Doğuşu aynı arabaya vermiş olmanın mutluluğu ile yolda başladık gitmeye. Anadolu hisarının orda gözümüze 3 6 yer kestirdik, ve sonuç olarak bence en mükemmelini seçtik. Öğretmen evi olan bir yer ve boğaz manzarasının yanı sıra denize sıfır olması ve kenarında şnorkelli bir dalgıcın bulunması da bizim için oldukça önemli kararlardı. Ama esas olarak bizi etkileyen yan masamızdaki korsandı bılok.  Açık büfe kahvaltının 18lira olması önemli değildi yani. Biz sahil kenarında düzeni bozulmayan masaları birleştirmiş her birimiz birbirimizin ne meslekmiş gibi göründüğünü söyler,şen kahkahalar atarken oldukça keyifli ve mutluyduk. Öğretmen evinde bulunuyor olmamızdan mütevelli fer lise eski müdürü irfanı bende lise müzik öğretmenimiz Ömer önderi gördüm ama ikimizde onun taktiği kullandık =}
Kapının önünde bulduğu 50 lirayı eline alıp içinde başka var mı diye bakmış olan fer parayı almamış aynı yere geri bırakmış. Sonra bunu seme anlatmış Allahtan sem gidip almış parayı =} fer bütün yol bunun pişmanlığı ile yanıp tutuştu, kendisi vicdanını rahatlatmak için ilahi falan dinlemeye çalıştı ama sonra unuttu neyse ki.
Kahvaltı faslını saat 13.00 sularında açık büfenin kapanması ve yağmur bulutunun devreye girmesi nedeniyle kapattık sırada ki planımız voleybol maçı yapmaktı..  Bunun için gittik Marmara üniversitesine sorduk açık saha var mı diye yok dedi sevgili bekçi. Giz yerel voleybol liginden arkadaşları ile irtibata geçti bir file bulamadık. Allahtan nevin arabasında ki hamak az sonra file olarak inanılmaz bir görev yapacaktı. Yoldan döndük trafik var diye ve o piknik alanını gördük. Ağaçların arasına hamağı gerdik bir güzel Altan ağırlıkta astık süper bir fileden farkı bulunmadı. Takımlara ayrıştık ve 3 setlik bir maç yaptık bizim takım giz do fer ve benden oluşuyordu karşı takımda cans, nev, sem ve berk vardı. Ezici bir üstünlükle kazandığımız ilk set sonucu başka set alamadık ve maçı onlara verdik ama biz takım olarak daha iyi oynadık inan ki bılok. sonuçta bir yerel lig oyuncumuz vardı.Sonrasında o file olan hamağa yattık bılok. Do, nev, giz ve ben sallanırken birden ip kopunca yerle bir olduk. O anda do2nun yırtılan bir yerleri olduğu ortaya çıksa da etrafta ki mangal kokusu inanılmazdı. Bir köfte böyle kokar mıydı. Utanmasam pastafarian olacaktım. Neyse sonrasında hamakta koptu topta kanala kaçtı bizde yola koyulduk. Doğuşa yeni bir şapka aldık ve acıbademde günü sonlandırdık. Grubun belli bir kısmı için.
O grup içerisinde bende bulunduğum için, gün senin içinde o anda sona erdi bılok.
Her şey güzeldi bugün bılok. Her şey güzeldi, bizde mutluyduk.
Darısı bir sonra ki güzel zamanlara.
 bir video olsa daha da güzel olurdu ama..

melonmusunnesingit.

16 Kasım 2010 Salı

meraba bılok en son yazımda kaldığım yerden özetle günleri geçirmeye karar verdim.
en son riva da kalmış anılarımız. ondan sonra baya bi şey yaptık yine şimdi aklıma gelmiyor ne yazık ki bir çoğun da planı yapıp uygulamaya başladık ben he uyuya kaldım gecenin ilerleyen saatlerini görmeden akşam yeni oluvermişken sonra sabah herkesten özür dilemek için sosisli kürdanlardan böreklerden falan yaptım ama.
iş insanı olunca uyku da büyük ve önemli bir hale geliyor insan hayatında.
en son semin ananesinde kaldık. uzun uğraşlardan sonra cardinal melon bulmuş olmanın verdiği mutluluk sayesinde bir mi alsak yetmez 2 alalım herkes mi melon içecek 3 olsun ama baya tuzlu olcak 2 olsun diyerek son kararı 2 şişe üzerinde verip eve gelmiştik.
heyecanla melonun soğumasını bekliyorduk, sonra yeter dedik, su bardaklarına sanki bir su edasıyla doldurunca sem içkileri hepimizde bi hüzün oluştu nedense böyle mi içicez ya düzgün bardak yokmu az koy şunu falan dedikse de sem inadına şişe de kalmasın diye pay bile etti. neyse şerefe yaptık ilk yudumları aldık herkes birbirine bi baktı, fer dışında.kendisi şişeyi dikebilir gibiydi ki yapmadı diyemem.
tamam güzeldi tadı ama kime güzel biliyor musun; böyle canı aşırı tatlı çeken, kan şekeri birden düşmüş olan birine göre falan güzeldi. buzsuz ve belki barlarda ki gibi susuz olmuyordu 2. yudum için millet birbiri gözüne bakarken cin fikir atıldı ortaya. 2. şişeyi değiştirelim diye. aslında bu oynamaya kalkıştığımız doğruluk mu cesaret mi oyunun da doğuşa verilen bir ceza gibi gözükse de herkesin kafasına o kadar yatmıştı ki oyuna başlanaılmadan gerçekleşmesi gerekli diye kabul edildi. eğer ki doğuş ve sem şişeyi de alarak tekelin yolunu tutsalar belki de daha güzel olacaktı.
neyse değişen melon yerine votkalar alınmıştı ve inanılmaz biçimde oynadığımız oyun doğruluk cesaretti. evet 1990lı yıllardan kalmaydık hepimiz ve o an için yapılacak daha iyi bir fikrimiz yoktu. cesaret olarak yapılanları sana örneklemek isterdim ama olmaz bılok. sadece o yastık hakkında en son duyduğum yakılmış olduğu..
kalan bütün melonları fer içti üstüne votka da içti. kendisi ilk sarhoşluğuna doğru yol alıyordu ama benim yine uykum bastırmıştı. dayanamadım da uyudum. gece yarısı sandığım saat 4 sularıymış ki sessizlik bir bööğürültü, bir çıkarma sesi ile bölündü. ilk olarak durdum kapıya baktım birileri gelsin ve bu ses kimden geliyorsa götürsün istedim ama ben kalkmadan önce kimse gelmedi. sonra anıl belirdi ve o ana kadar düşündüğüm halıyı yorganı nasıl temizleyeceğimizdi ki, pembe leğen o gece gördüğüm hayat kurtarıcı bir unsur oldu.
neyse bekledik ki kusmak bitsin bir yere kadar diye. bitecek gibi değildi oda tamamen melon kokusu ile dolup taşıyordu sonunda feri tualete kadar gitmeye ikna ettik de kendisi çıkarım işlemine orada devam etti.
bu arada yataktan kalkıpta dolaba tutunuşu sana tasvir edemiyorum kelimeler yetmiyor. sanki arkayı kollamak isteyen biri, sanki dolap sonunda karşılacağı bir silahlıya karşı yan yan yürüyen biri gibi falandı.
neyse bitti sandık yatırdık feri sabah yine aynı dehşet verici ses ile başladık güne.. sonra ne hayır beklersin o günden söyle bana bılok.
halbuki o pazar günü için yapılmış planlar edilecek kahvaltılar vardı. geç olsada bir bıranç tadında kahvaltıyı yaptık. onaylanmayan döner fişleri saolsun 2 tur döner döndü. sonra tekel binasında tiyatroya gittik.
sarhoşta olabiliriz ama kültürden ölecez be bılok =}
oyunun konusu hakkında en ufak bir fikrimiz bulunmuyordu, sadece yerini biliyor ve deniz kenarında ki o taş binaya karşı duyduğumuz hayranlık yüzünden o oyunu seçmiştik. ama yani oyunda beklediğimizin ötesinde çıktı doğrusu. böyle mi olacaktı levent oynuyordu gayet başarılıydı ve karizmatik bir hale bürünmüştü diyemeyeceğim doğal hali olsa gerek..
tiyatro bitince de bizlerde dağıldık üzerinde saatler süren muhabbetler falan yapmadık. yapmak istemedik vakit bulamadık, vakit bulsakta üzerinde saatler süren konuşmalar yapılacak birşeyler bulamazdık...
sıraki kültürel aktivite olarak sevil berberini uygun bulduk kendimize. operadaydı sıra.
zamanı ise henüz belli değildi, hala da belli değil doğrusu.

sürpriz.

15 Kasım 2010 Pazartesi

bir hikaye başlar böyle mi biter peki.

adaş..


çok eğlenmiş olabiliriz..
kanıtı da olabilir.
"nev sen oynuyor muydun?"

zamanlar uzayınca...

merhaba bılokum canum.
seni inan ben de özlemedim değil. arada lafını çok ettik çok günler oldu ki andık seni. varlığından bir haber insanların arasında biz söyledik seni.
he ne oldu diyeceksin yaşın kemale mi erdi.evet ulan erdi. evet erdi. iş insanı oldum ben sabah 6larda kalkan gidip servisini bekleyen.
sorma bılok.
o kadar değişti ki herşey. hiç de güzel değil belki de. işe gitmek çok sıkıcı. anaokulu günlerim de nasılsam yine öyle oluyorum. oraya gittikten sonra geçiyor ama o serviste oraya gitmemek için aklımdan geçirdiğim kaza senaryolarını kar maskeli gasp senaryolarını, servisten çıkacak kaçak madde senaryolarını ben aklımdan geçirene kadar çoktan gelmiş oluyoruz zaten sevgili alaadin beyin kullandığı aracımız ile süper bsh binamıza.
serviste bi didem hanım var. kendisinin konuşması çok enteresan. sürekli ağzında birşey varmış gibi ama aynı zamanda da bu ağız doluluğunu karşısındakine bir turistmiş gibi anlatmaya çalışan desibel olarak yükseklerde uçan bir kadın. seçil ismini annesine telefonda telaffuz ederken 7 kere seçıl seeçıll seçıııl diye bağırmasıyla tanıdım onu ilk günümde. taner bey var kendisi tam bir mal kusura bakmasın. aynı yerden servise biniyoruz kendisi sürekli benden önce binmek için önüme atlıyor, sanki yerini kapıyormuşum gibi. bide insan günaydı falan der ya sabahın 7.17 sinde servise biniosun7.14ten itibaren yanımda bekliyorsun gelmişsin 65 yaşına ama hiç insanlık öğrenememişsin taner bey kusura bakma.
servisle giderken mp3ümü belli bir şarkıda kapatıyorum. dönerken dinlemek üzere özel bi şarkı seçiyorum ve dönerken ki mutluluğumu anlatamam sana bılok.
neyse sana biraz hayatımızın iş dışında kalanından bahsetmek istiyorum.
çok şeyler değişti bılok mesela fer saçlarını kestirdi bundan da haberin yok sanırım ki. tarrakçıya götürrdük ve kestirdik üstelik ilk makası da ben attım. sana da birşeyler olmuş bılok fotoğraf yükleyemiyorum allalal.
gece parkta 4lere 5lere kadar oturduk.adaş olsun yere vurmalı kafa karıştırıcı oyun olsun basketbol olsun oynadık da oynadık. yaz bize güzeldi açıkcası bizde keyfini çıkardık. abone bile olduk parka sen ne diyorsun =} güzeldi gerçekten de herşey.
sonra bir basketbol maçı izlemişiz ki inanılmaz gerçekleşti resmen ve resmen son sn'de kazanıp finale çıktığımız maç slovaklarla harikuladeyd ya fer nev sem izledik dgd de. sonra ordan tura falan katıldık istemeden resmen =} moda da oturduk gece sonlanırken ve akıllara kazınan bir repliğimiz oldu orda. "ekmek lazım mıymış bari?"
sonra semlerin yazlığa gittik rivaya. o kadar güzeldi ki bilmem nasıl anlatabilirim sana. evin her yerinin ayrı bir güzelliği var resmen. en çok da o salonun girişinde hemen sağda duran küçük ayaklı vitrin gibi şeyi sevdim galiba =} orda fer de içmeye başladı bılok. votka ile açılışı yapıp chivasla devam etti. gecenin 4ünde çığlıklar ve danslar ile adaş oynayan bizler nevzatın oyunda olduğunu unutunca 15 dakika boyunca amaçsız olarak zıplamasına çok güldük sonradan. neyse ki bunu seninle de paylaşıcam berkcanın çektiği vidyo sayesinde :D
ineklerle fotoğraf çektirmek istediğimiz için biraz zorluk yaşadık ama riva bitirme tezinden sonra gözüme çok korkunç görünmesine rağmen artık nadide bir yer benim için =}
ayrıca ön koltuk karşılığında pirzolamı berkcana verdiğimi unutmadım ve o gece çekilen mükemmel dublaj vidyoları da var.

Search this blog